Gösterişin Gölgesinde Kaybolan İnsanlık
Son yıllarda toplumun dokusunda, özellikle de aşiret geleneğinin hâkim olduğu coğrafyalarda, derinden hissedilen bir değişim var.

Ahmet İpin
-
Bir zamanlar iyilik, insanın fıtratından süzülen sessiz bir erdemdi; yapılan her davranışın ardında gösteriş değil, insanlığın doğal sıcaklığı vardı. O günlerde bir kapı çalmak, bir evin misafiri olmak, bir cenazeye omuz verip bir düğünde halay tutmak; hepsi birbirinin yükünü hafifletmek için yapılan sade hareketlerdi.
Bugün ise aynı geleneklerin kabuğu kalsın, ruhu çoktan aşınmış durumda. Bir zamanlar yaşanan o samimi gidiş-gelişlerin yerini, şimdi kendini gösterme arzusu, “ben daha güçlüyüm” havası, bir çeşit üstünlük ispatı almış. Sanki insanlık, özünü bırakıp bir sahne dekoruna dönüştü; ve ne acı ki, birçok kişi bu dekorun içinde kendini büyütmeye çalışırken aslında ne kadar küçük göründüğünün farkında bile değil.
Bu gösterişin en çarpıcı hâllerinden biri ise cenazelerde karşımıza çıkıyor. Bir zamanlar acının paylaşılmaya gidildiği o hüzünlü günlerde, bugün bazıları son model araçlarıyla konvoyun en önüne geçme telaşında. Sanki acıya omuz vermek için değil de, “bakın ben hangi arabayla geldim” demek için oradalar. Oysa bir cenazede gösteriş yapmak, insanın hem kendi vicdanına hem de ölünün hatırasına karşı işlediği en büyük ayıplardan biridir. Acının yanına güç gösterisi yakışmaz; matem sessizlik ister, tevazu ister.
Gösteriş, samimiyeti solduruyor. Birinin gücünü göstermek için attığı her adım, karşısındakine güven değil, mide bulantısı veriyor. Çünkü biliyoruz ki gerçek güç, sessizlikte; gerçek asalet, iddiasızlıkta saklıdır.
Toplum içinde bazı insanların ne kadar vasıfsız, ne kadar basiretsiz olduğunu bugün daha net görüyoruz. Çünkü kendini parlatmaya çalışanların ışığı, insanlığın kararan yüzünü daha da belirgin kılıyor.
Ve belki de en acı olan şu: Gösteriş büyüdükçe insanlık küçülüyor. İnsanların büyüklüğünü bağırarak değil, sessiz kalarak gösterdiği günlerin özlemi her geçen gün biraz daha artıyor.

