Gölge Kalem yazdı… Kelimelerle anlatılamayan o an…
Bazen tek bir kare, sayfalar dolusu yazının anlatamayacağını dile getirir. TBMM’nin duvarları arasında çekilen bu fotoğraf, işte tam da böyle bir anı yakalamış.
Ortada, devletin en üst makamını temsilen oturan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan; etrafında iktidar ve muhalefet temsilcileri, eski ve yeni siyasetçiler, farklı sesler, farklı renkler… Kimi yüzler ciddi, kimi tebessüm ediyor; kimi protokol ciddiyetinde, kimi ise samimiyetle eğilmiş yanındakine bir şeyler fısıldıyor. Fakat hepsinin ortak noktası, aynı çatı altında, aynı sofranın etrafında bulunmaları.
Arkada yükselen Atatürk rölyefi ve meclisin amblemi, fotoğrafın çerçevesine adeta şunu yazıyor: “Burası milletin evi. Kim gelirse gelsin, hangi fikirden olursa olsun, bu çatı herkesi kucaklamak için var.”
Siyasetin hararetli tartışmaları, meydanlarda yükselen sesler, sosyal medyada keskinleşen kutuplar… Bütün bunların arasında bu kare, farklı bir anlam taşıyor. Çünkü burası bir kavganın değil, bir buluşmanın mekânı. Çay bardakları, ikram tabakları, altın varaklı koltuklar ve kırmızı halı, bir protokol resmiyetinden öte bir birlik sembolüne dönüşüyor.
Elbette bu birlik karesi, tek başına bütün sorunları çözmeyecek. Fakat unutmayalım: Büyük meselelerin çözümü önce bir masanın etrafında oturabilmekten geçer. Konuşmadan, yan yana gelmeden, aynı sofraya oturmadan uzlaşma mümkün değildir.
Bu fotoğraf, bize bir gerçeği hatırlatıyor: Türkiye’nin asıl gücü, farklılıklarını aynı salonda buluşturabilmesinde yatıyor. Asıl mesele, bu görüntünün sadece fotoğraf karelerinde kalmaması; meclis kürsüsünde, sokakta, hayatın her alanında karşılık bulmasıdır.
Çünkü millet, siyasetçilerden en çok bunu görmek istiyor: Bir arada olabilme iradesini.
